29 Ekim 2012 Pazartesi

OLİVER KAHN


Öyle bir kaleci düşün ki, karşı karşıya kaldığında ayakların titresin. Yüzüne baktığında bir insandan çok ürkütücü bir şey gör. Sarı bir dev, tam ortasında durduğu kaleyi kaplayan bir kaleci. Almanların en efsane futbolcularından biri. Hatta en efsane sporcularından..


Oliver Kahn, 15 haziran 1969 yılında Almanya'nın Karlsruhe şehrinde doğmuş ve aynı şehrin takımında profesyonel olup, 1994 yılında futbol dünyasına isminin kazınmasına büyük imkanlar sağlayan Bayern Münih'e transfer oluyor. Ve tabi ki sonrasın da herkesin bildiği lig, kupa, şampiyonlar ligi şampiyonlukları.. Bir kaleciden bahsederken, her futbol sever Kahn'ın ismini anmadan geçmez sanırım. Benim içinde öyle kesinlikle  çünkü bir kalecide görmen gereken her şey vardı bu adam da. Takım liderliği, çeviklik, soğukkanlılık, sorumluluk alma, olmadık anlarda bile takımı ayağa kaldırmak, oyunu okumak, hatta tek başına bir defans hattı oluşturabilecek fiziksel yapı ve duruş. Sanki defans dörtlüsü olmasa bile, rakibin hucüm hattına tek başına göğüs gerecek bir duruş sergilerdi kalesinde. Her atağı kısık gözlerle izleyip, rakibin yapacağı son hamleyi her zaman önceden kestirerek pozisyon alırdı. Her maçta asık bir surat görmem bir süreden sonra alışmıştım çünkü o ifade bir karakterden ziyade müthiş bir konsantrasyon ifadesiydi. Büyük ihtimalle 14 yıl(1994-2008) boyunca o topraklarda yetişen bütün kaleci adaylarının idolü olmayı başarmış, aynı süre zarfında taraftarlarına yedek kalecinin ismini unutturacak bir güven vermiştir.

Oliver Kahn'ın olduğu tüm finaller hep dramatik olmuştur nedense. Herkesin hatırladığı o meşhur 1999 şampiyonlar ligi finali. Bir kalecini 90 dakika bir duvar gibi kalesini korurken, uzatmada ki o 3 dakika da şeker gibi erimesini kimse unutamaz herhalde. O maç için ''kaybettiğim en kötü maç'' diye bahsediyordu. Tabi  o finali kaybetmiş olması yıldırmadı onu. Onun önderliğinde takım tekrar finale çıktı 2001 yılında. Rakip İspanyolların flash takımı Valencia. Kazanan bu sefer Bayern Münih. Ama bu finalde iki sene önceki final kadar dramatik bence. 2001 de kazanan ne kadar Kahn olsa da, bir de kaybeden Santiago Canizares vardı. Hep demişimdir, her kaleci duygusaldır. Her zaman rakip meslektaşıyla empati kurar, kendi sevincinden önce onun üzüntüsünü paylaşır diye. Bu maç sonunda da çokça futbol severin hatırlamadığı bir sahne oynanıyordu. Kahn, finali kazanmanın verdiği sevinçle oradan oraya koşturan, boynuna sarılan arkadaşlarının arasından sıyrılıp, o çatık kaşlı surat ifadesiyle rakip kale direğinin dibine çökmüş meslektaşının yanına gidiyordu. Ve tüm sevinçini bir kenara bırakıp bir kaç dakikalığına da olsa rakibinin üzüntüsünü paylaşıyordu. Oliver Kahn bu maçla kariyerini zirvesine çıkarken, bu hareketi ile de insanlığının zirvesine çıkıyordu. Ve büyük ihtimalle bir futbol maçını izlerken, en yoğun şekilde duygulandığım ender sahnelerden biridir kesinlikle.


 2001 Yılından bir yıl sonra dünya kupası, ve yine dramatik bir final. Alman milli takımı muhteşem bir oyunla finale kadar gelip Brezilya'nın rakibi oluyordu. O sene finale kadar sadece kalesinde finaller dahil 3 gol gören Kahn, finalde Brezilya'ya kaybetmesine rağmen kişisel bir başarı daha kazanıp altın ayakkabı ödülünü alıyordu.

Oliver Kahn 2008'de futbolu dünyanın en iyi kalecilerinden biri sıfatıyla bıraktı. Ondan sonra gelen herkes başarılı olabilir ama onun gibi sevilip, bir idol olabileceği bir muamma olacak kesinlikle. Şimdilerde hiç mahalle aralarında top oynayan, kaleye geçip her kurtardığı toptan sonra kahhhnn diye bağıran çocuklar olmasa da, zamanın da böyle büyüyüp her kurtardığı toptan sonra böyle bağıran çocuklar ne kadar büyümüş olsalarda onu unutmayacaklar büyük ihtimalle. İlkokuldan, orta okuldan kalan defterlerini karıştırırlarken en arka sayfada ki o en iyi ilk onbir karmasında en başta onun ismini görüp gülümseyecekler büyük ihtimalle..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder